Featured Posts
1 Aralık 2015 Salı
John Titor
John Titor
John Titor, zaman yolculuğu yapıp 2036 yılından geldiğini öne süren bir kişidir. 2000-2001 yıllarında çeşitli internet haber sitelerine belirsiz, çoğunun yanlışlığı kanıtlanabilen bilgiler yollamış, yakın gelecek hakkında öngörüler ve yaşadığı zaman hakkında bilgiler vermiştir. John Titor'un söyledikleri birçok tartışmaya konu olmuştur.
Hikayesi,
Yazılanlara göre John Titor, devlet için çalışan ve zaman yolculuğu projesi için seçilen bir askerdir. 2036 yılından 1975 yılına IBM 5100 almak için döndüğünü söylemiştir. Bu bilgisayar ile 2036 yılında eski programların "ayıklama (debug)" işini yapacağını iddia etmiştir. Gönderdiği yazılar ile 2000-2037 yılları arasında birçok olaydan bahsetmiştir, III. Dünya Savaşı da bunlardan birisidir (2015 yılının sonlarında başlayacağını ve toparlanmanın 20 sene süreceğini iddia etmiştir).
Etiketler:
gelecekten gelen,
John Titor,
zaman yolculuğu
27 Kasım 2015 Cuma
İnsanoğlunun Bilinmeyen 20 İlginç Gerçeği
1. Beyin 10 Watt’lık bir ampul kadar enerji tüketiyor

Akla bir fikir geldiğini karikatürize etmek için başın üzerine çizilen ampül figürü çok da yanlış değilmiş. Beynimiz bu enerjiyi uykuda da harcıyor.
2. İnsan beyninin depolayabileceği bilgi miktarı Encyclopedia Britannica’nın içindeki bilgiden 5 kat fazla

Ya da bizdeki eski Meydan-Larousse’tan. Bilim adamları bir rakam belirleyemediler ama bu kapasitenin 3 ila 1000 Terabayt arasında olduğu düşünülüyor. 900 yıllık İngilizTarih Arşivi’nin 70 Terabayt olduğu düşünülürse, inanılmaz bir kapasiteden bahsediyoruz.
3. Kadınların saç tellerinin kalınlığı, erkeklerinkinin yarısı kadardır

Garip gibi görünse de, tam da bu sebepten erkeklerin saçları pek “ipeksi” olamıyor. Saç teli kalınlığı ırka göre de değişebiliyor.
4. Bir tel insan saçı, 100 gram taşıyabilir

Kafamızdaki on binlerce saç telini düşünürsek, Rapunzel öyküsü de gerçekçi olabilir.
5. En hızlı uzayan tırnak, orta parmağınızdaki tırnaktır

Daha da ilginci, çok kullanılan elin tarafındaki tırnağın da daha hızlı uzamasıdır. Neden böyle olduğu tam bilinmese de, uzun olan parmağın tırnağının daha hızlı, daha kısa parmakların tırnaklarının daha yavaş uzadığı gözlenmiştir.
6. Vücudunuzda her santimetrekareye düşen tüy sayısı bir şempanzeninki ile aynıdı

Ama tabii ki insanların tüyleri çok daha açık renkli ve çoğu insanda önemli bir kısmı görünür değil.
7. Sarışınların daha çok saçı vardır

Saç rengi, saçın gürlüğünü de etkiliyor. Ortalama bir insanın başında 100,000 saç kökü var ve her bir saç kökü insanın hayatı boyunca 20 ayrı saç üretebiliyor. Sarışınların ortalama 146,000 saç köküne karşılık, siyah saçlıların 110,000, kahverengi saçlıların 100,000 ve kızıl saçlıların 86,000 saç kökü var.
8. İnsan kalbinin yarattığı basınç, kanı 10 metre yüksekliğe fışkırtmaya yeterlidir

Kalbimizin attığını hissetmemiz de bundan. Tüm vücuda kanı dağıtabilmek için böyle yüksek bir basınç ve buna dayanacak kadar sağlam bir organ gerekiyor.
9. Hapşırık hızı 160 km/saat’i geçebilir

İşte yine tam bu yüzden hapşırırken ağzınızı da kapatmanız gerekmektedir.
10. Kadınlar gözlerini erkeklerden 2 kat daha fazla açıp kaparlar

Ortalama bir insan dakikada 13 kere gözünü kırpmaktadır.
11. İç organlarınızın büyük bir kısmını kaybetseniz dahi hayatta kalabilirsiniz

İnsan vücudu çok kırılgan gibi görünmesine karşılık, mideniz, dalağınız, bir akciğeriniz veya böbreğiniz olmadan ya da karaciğerin %75’i, bağırsakların %80’i olmadan yaşamınızı sürdürebilirsiniz. Tabii ki çok iyi hissetmeyebilirsiniz ama bu organların eksikliği sizi öldürmeyecektir.
12. Ayaklarda 500,000 ter bezi vardır ve günde yaklaşık 475 mililitre ter üretirler

Spor ayakkabınızın neden boyasının çıktığına şaşırmamanız lazım. Ayrıca, erkeklerde kadınlara göre daha fazla ter bezi bulunur
14. Dişleriniz siz doğmadan 6 ay önce gelişmeye başlar.

Dişli olarak doğan bebek çok az ise de, dişlerin gelişimi çok erken başlıyor. 9 ila 12. haftada dişler şekilleniyor.
15. Bütün bebeklerin gözü mavidir

Göz renginiz anne babanızdan kalıtımsal olarak geçse de, bebekler ilk olarak mavi gözlerle yaşama başlarlar. Bunun sebebi melanindir. Yeni doğan bebekte melanin henüz tam olarak stoklanmadığı ve koyulaşmadığından gözler mavi görünür. Zamanla gözler olması gereken renge dönüşür.
16. Hamileliğin ilk üç ayında kadınların rüyada en çok gördükleri şeyler kurbağa, kurtçuk ve saksı bitkileridir

Hamilelikte hormon değişimine paralel olarak pek çok şey garipleşebiliyor. Rüyaların değişmesi de bunlardan biri. En çok görülen şeyler bu yukarıdakiler ama birçok kadın da su, doğum yapma, vahşet ya da seks ile ilgili rüyalar da görüyor.
17. Kadınlar hem doğuştan itibaren, hem de yetişkinlikte erkeklerden daha iyi tat alır.

Araştırmalar, kadınların bir kokuyu ayrıştırmada erkeklerden daha iyi olduğunu göstermiştir. Özellikle narenciye, vanilya, tarçın ve kahve kokularını kadınlar daha iyi alırlar. Nüfusun şanssız bir %2’lik kısmı ise hiç koku alamamaktadır.
18. Burnunuz 50,000 farklı kokuyu tanıyabilir

Hayvanlara göre bu sayı daha mütevazi, örneğin bir tazının burnu insandan 1 milyon kere daha hassas ama yine de burnumuz faydasız değil. Hala çok sayıda kokuyu algılıyabiliyoruz ve bunları anılarımızla birleştirebiliyoruz.
19. Gülümsemek için 17, kaşları çatmak için 43 kas çalışır

Yani gülümsemek hepimiz için daha uygun bir seçim. Kaş çatma, şaşı bakma gibi hareketleri uzun süre yapanlar, bunun yüzü ne kadar yorduğunu bilirler. Bu yüzden en iyisi ruh halinizi iyileştirmek.
20. İnsan atıklarının yüzde 75’i sudur

İnsanın çıkardığı atıklarda sadece idrarın su içerdiğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Dışkının da büyük kısmı sudur. Buna şükretmemiz lazım, zira böyle olmasaydı, sürekli acılı bir kabızlık çekerdik.
Çindeki Bilinmeyen Türk Piramitleri
Çindeki Bilinmeyen Türk Piramitleri
Saklanan gerçekler-Çindeki Bilinmeyen Türk Piramitleri; Mısır’daki piramitler haricinde dünyada piramit varmıdır. Bu soruyu bu yazıyı okumayan bir kimseye sorduğumuzda olumsuz bir cevap alma ihtimalimiz çok yüksek. Çünkü Çin’de – Bosna’da mısırdaki piramitler gibi devasa piramitler var fakat kasıtlı olarak bunlar saklanmak istenmektedir.

Aslında dünyadaki en büyük piramit, 300 metre yüksekliğinde olduğu tahmin edilen Xian’daki “Beyaz Piramit” tir. Bu yükseklik, Mısır’da bulunan ve yaklaşık 157 metre olan Büyük Piramit’in iki katıdır. Beyaz Piramit, on altı piramitten oluşan bir kompleksin en büyük parçalarından biridir ve Çin’deki “yasak bir bölge”dedir. Bazıları, bu yasak bölgeye yakın bir askeri üs olduğundan şüphelenmektedir.
Fotoğraflardan da görebileceğimiz gibi, eğer bu piramitler tamamen topraktan yapılmadılarsa, toprakla kaplanmış gibi görünmekteler. Bu piramitlerden birinde, piramitlerin toprak kaplı taş yapılar olduğunu gösteren taş bir giriş vardır. Bazıları, Orta Amerika’daki piramitler gibi düz bir tepe yapısına sahiptir. 5000 yıllık oldukları tahmin edilmektedir, çünkü 5000 yıllık Çin metinlerinde onlara atıfta bulunulmaktadır.
Çin’deki Beyaz Piramit, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikalı pilot James Gaussman tarafından gözlenmiştir. Hindistan’dan Chungking’e malzeme taşıyan pilot bir uçuştan dönerken, motorlarından biri arızalanmış ve benzin depolarının donduğunu sanarak daha alçak bir irtifaya inmeye karar vermişti. Çok dikkatli olmak zorundaydı, çünkü tüm bölge dağlık ve tehlikeli arazilerle kaplıydı. Bu dağlardan sakınmak için yan yattığında büyük, düz bir vadiye gelmişti. Tam önünde parlayan devasa bir piramit vardı. (Gize’deki Büyük Piramit’te olduğu gibi kireçtaşı kaplama doğru açıdaki güneş ışığında parlayabilir.) En dikkate değer şey, piramitin tepe taşıydı. Gaussman bunun kristalden yapılmış olduğunu düşünmüştü. Piramidi üç kez turladı ve üssüne doğru yöneldi. İstihbarat raporunda, piramidin çevresinde hiçbir şey görmediğini belirtmişti: “Çıplak arazi içinde büyük bir piramit duruyordu. Onun çok eski olduğunu tahmin ettim.” Raporunu şu soruyla bitirmekteydi: “Onu kim inşa etti? Neden inşa edilmişti? İçinde ne var?”
Alman araştırmacı-yazar Hartwig Hausdorf bölgeyi bizzat ziyaret etti ve piramitlerle ilgili, burada gördüğümüz fotoğraflar da dahil, birçok materyal topladı. Edgar Cayce’nin okumaları, insanların bir zamanlar tek bir dil konuştukları ve çok uzaklara seyahat edebildikleri bir çağdan bahseder. Bu okumalarda, Mısırlı yüksek rahip Ra Ta’nın, Çin ve ilgili diğer bütün bölgelere yaptığı ziyaretlerin nasıl gerçekleştiğinden söz eder. Belki de Ra Ta, piramit yapma sanatını yolculukları sırasında gittiği yerlerdeki halklara da öğretmişti. Piramitlerden arta kalanlar dünyanın her yanında bulunabilir: Mısır, Orta Amerika (burada diğer bölgelerden daha çok piramit vardır), eski Fransa, Orta Asya, Polinezya, Peru ve tarih öncesi Mississipi Vadisi’nde, hatta belki de Mars’ta bile.
Mısır’daki firavunlar dönemiyle neredeyse çağdaş sayılabilecek zamanlarda (M.Ö. 2852 – 2206 arasında) Çin’de yarı mitolojik “Beş Kral” hüküm sürmüştü. Bu uygarlık, altın ve yeşim zengini, gelişmiş bir uygarlıktı; ipek ve gıda bolluğu içindeydi. Bununla birlikte, İskenderiye’nin büyük kütüphanesinin kaderini takiben, İmparator Chin Shin Huang M.Ö. 212’de kadim Çin’le ilgili bütün kitapların ve edebî eserlerin yakılmasını emretti. Büyük kraliyet kütüphanesi de dahil bütün kütüphaneler yok edilmiş ancak bazı metinler mağaralarda ve manastırlarda saklanmıştı. M.S. 100 yılında Wang Tao-Shih isimli Taocu bir rahip, bir dizi mağarada yer alan kütüphaneleri bulmuştu. Bu metinler, kadim zamanlardan ve “Anavatan Mu” denilen bir yerden söz etmekteydiler. Edgar Cayce, Mu’nun Lemurya’nın diğer adı olduğunu birçok kere ima etmişti. Bulunan bir elyazması parçasında, Atlantis ve Mu’nun battığı Pasifik Okyanusu’nu gösteren kadim bir harita yer almaktadır; bu kıtaların sulara gömülmesinden sonra sağ kalanlar, tarih öncesi zafer dolu bir çağın geride kalan son kayıtlarını Mısır’a, Çin’e, Yucatan’a ve başka yerlere yolculuk yaparak götürmüşlerdi. İşte bugün, yeniden keşfetmeye çalıştığımız da o çağın kadim bilgeliğidir.
Türkün Köklü Tarihi
Çindeki Türk Piramitleri Öntürkler tarafından yaptırılmış olan lakin Çin Hükümeti tarafından sahiplenilen, Xian bölgesinin 100 km uzağında bulunan piramitlerdir. Mısır piramitlerinden daha büyük ve çok daha önce yapılmışlardır.
1957 yılında ise Alman pilot tarafından fotograflanarak varlıkları kanıtlanmış ve Alman profesör Hartwig Hausdof tarafından incelenmiştir. Profesör Çin’deki bu piramitlerle ilgili bazı fotoğrafları basına açmıştır.
Büyük Uygur İmparatorluğu konusunda ayrıntılı çalışmalar yapmış olan James Churchward, bu büyük imparatorluğun bir haritasını bile yapmış. Haritada bu imparatorluğun sınırları Avrupa içlerine dek sokuluyor. İşte, bizim piramitlerin hikayesi de burada başlıyor.
Yazımızın en başında gördüğünüz piramit, Çin’in Xi’an şehrinin 100 km. güneybatısında bulunuyor. Bu piramit, dünyanın en eski ve en büyük piramidi. Peki nasıl oluyorda böylesine bir piramit yıkık dökük halde… Ve nasıl oluyor da bu piramidin önemi ortadayken dünya onu çok az tanıyor… Cevabı ise çok ilginç;
Yazımızın en başında gördüğünüz piramit, Çin’in Xi’an şehrinin 100 km. güneybatısında bulunuyor. Bu piramit, dünyanın en eski ve en büyük piramidi. Peki nasıl oluyorda böylesine bir piramit yıkık dökük halde… Ve nasıl oluyor da bu piramidin önemi ortadayken dünya onu çok az tanıyor… Cevabı ise çok ilginç;
Bu piramitler, Çin hükümetinin baskısı yüzünden 1945 yılına kadar dünya kamuoyundan saklanmış. İlk çekilen fotoğrafı yukarıda gördünüz zaten. 1994 yılına kadar çok az görüntü alınabilmiş bu piramitlerden. 1994 yılından sonra ise, “belli ölçüde” resim çekilmeye başlanmış ancak halen piramidin çevresine yaklaştırılamıyorsunuz. Çünkü, bu piramidler Çin kültüründen değil!
Bu piramidlerin Büyük Uygur İmparatorluğu’ndan kalmış olduğu sanılıyor. Bu da , o piramidlerin önemini katlarca artırıyor. Ve en an alıcı nokta; birçok tarihçiye göre bu piramidler Türk kültürünün eseri!
Çin hükümetinin bu piramidleri saklamak için yaptıkları ise şimdilerde bilinen şeyler. Piramitlerin üstünü toprak ile örtüp her mevsim yeşil kalan ağaçlar dikmeleri mesela. Ama benim dikkati çeken bir diğer nokta, Çin hükümetinin bu piramidleri yok etmeyişi. Yani, onları gizliyorlar ancak yok etmiyorlar…
MÖ 10.000-3.000 arasında Öntürkler tarafından yaptırılmış olup Türklerin ilk yurdunun “Mu Kıtası” olduğu yönünde önemli sırlar ihtiva etmektedir…
Piramit denilince aklımıza her zaman Mısır Piramitleri gelir. Ancak, Mısır piramitlerinden binlece yıl eski piramitler, Orta Asya’da mevcut. Biraz daha açalım konuyu;
Eğer, biraz dünyanın tarihsel gelişimi ile ilgili bir şeyler okuduysanız efsanevi Mu Kıtasını biliyorsunuzdur. Asya ile Amerika arasında olduğu varsayılan bu iki Avustralya büyüklüğündeki kıta’nın sular altına gömüldüğü rivayet edilmekte. Hatta, Atatürk’ün “Türklerin anavatanı” isimli bir araştırma için bir tim hazırladığı ve Mu Kıtasını araştırmak için bu timi görevlendirdiği bile söylendi. M.Ö 70.000‘li yıllardan söz ediyoruz ayrıca. İşte, tahmini olarak 64 Milyon insanın yaşadığı bir coğrafya olan Mu Kıtası, ilerleyen zamanlarda diğer kıtalarda da koloniler kurmuşlardır. Bu kolonilerin en ünlüsü, şüphesiz ki Büyük Uygur İmparatorluğu…
Uygur İmparatorluğu dediğimizde aklınıza, o ilk yerleşik hayata geçen uygurlar gelmesin sakın. Zira, o yerleşik hayata geçen Uygurlar M.Ö 1000‘li yıllarda yaşamışlardır. Biz burada 70.000‘li yıllardan bahsediyoruz.
Uygur İmparatorluğu dediğimizde aklınıza, o ilk yerleşik hayata geçen uygurlar gelmesin sakın. Zira, o yerleşik hayata geçen Uygurlar M.Ö 1000‘li yıllarda yaşamışlardır. Biz burada 70.000‘li yıllardan bahsediyoruz.
Peki piramitler neden saklanıyorlar?
İşte bu soru Çin’in tarihine sahip çıkmasıdır. Çin tarih boyunca Türk milletini kendisinin en önemli düşmanı olarak görmüş, tarih boyunca Türkleri sadece Çinlileştirme politikaıyla durdurabilmiş, dönem dönem Türk soylu hanedanlarca yönetilse dahi bu günlere kadar gelebilmiştir.
Bu piramitler son derece gerçek ve son derece Türktür. Her ne kadar içimizdeki bazı irlandalılar bizleri tarihimizi küçümsemeye çalışsa da bu konu ile ilgili yurtdışında yayımlanmış birçok görsel ve bilimsel makale bulunmakta ve bunların hepsi bu piramitlerin, evet evet o Mısır Ehramlarından da büyük olan beyaz piramitin de ön Türklerin eseri olduğundan bahsetmektedir.
Türk piramitleri aynı zamanda tarihe farklı şekillerde ve farklı bilim dallarının geçmişine ışık tutarlar. Bunun en önemli örneği, Çinliler ve batı dünyası tarafından “Xiaohe” olarak bilinen 5000 yıllık Türk mumyası “Lolan Güzeli”dir.
Lolan Güzeli ‘nin, Mısır ve diğer medeniyetlerin mumyalarından en büyük farkı mumyalama işleminin iç organlar çıkarılmadan yapılmış olması ve mumyanın vücudunda yer alan ameliyat izleridir.(at kılından elde edilen dikiş ipi ile). Bu da dünyanın bilinen ilk ameliyatı olarak kabul edilmektedir.
Xiang bölgesinde yaşayan Uygur Türkleri bu piramitleri “KABBA” olarak adlandırmaktadır ki, bu kelimeyi de köken olarak inceleyecek olursak Türkiye Türkçe’sindeki karşılığının “kubbe” anlamına geldiğini kolayca idrak edebiliriz.
Yine bölgede yaşayan Çinliler ise bu yapıları “Türklerin atalarına ait kütüphaneler” olarak tanımlamaktadır.
Bu ve bunun gibi örneklemeler Çin’deki piramitlerin Öntürkler tarafından yapıldığına en önemli delillerdir sanırım…
Çinliler piramitlerden birinin içindeki taşların üzerinde şunun yazdığını söylerler;
”Türkler, güneşin batmasına yakın bir zamanda, orduları ile buralara tekrar gelecekler, Doğu’ya, Asya’ya ve dünya’ya hakim olacaklardır…”
Çin’de saklanan Orta Asya Türk Piramitleri
Uygur bölgesinde bulunan, Mısır piramitlerinden yüzyıllarca önce yapılan ve Mısır piramitlerinden daha yüksek/büyük olan piramitleri yapan Türklerdir. Çin hükümeti buraya girişi tamamı ile yasaklamıştır. Çünkü bu piramitlerin içinde proto-Türk yazılar mevcut. Arkeologların dahi girişine kati surette izin verilmiyor. Çünkü dünya tarihinin tekrar yazılması gerekebilir.
Bugün Çin sınırları içerisinde yer alan, Xian şehrine 100 km uzaklıkta qin ling shan dağlarında Ön-Türk uygarlıklarından birisi tarafından inşa edilmiş, etrafında irili ufaklı 100 adet piramitle beraber, 300 metre yüksekliğinde bir piramit bulunmaktadır;
Bugün Çin sınırları içerisinde yer alan, Xian şehrine 100 km uzaklıkta qin ling shan dağlarında Ön-Türk uygarlıklarından birisi tarafından inşa edilmiş, etrafında irili ufaklı 100 adet piramitle beraber, 300 metre yüksekliğinde bir piramit bulunmaktadır;
Beyaz piramit
Beyaz Piramit’in ikinci dünya savaşı sırasında çin’e yardım malzemesi götüren bir C-54 uçağından çekilen fotoğrafı 1957 yılında ilk kez life dergisinde yayınlanmıştır.
Bu piramitleri araştırmak üzere 1994 yılında şensi bölgesinde bir araştırma gezisi yapan alman bilim adamı hartwig hausdof kendi koleksiyonundan birkaç resmin halka açılmasına izin vermiştir. hausdorf’a göre piramitlerin yapım tarihi en az M.Ö. 2500’ler civarındadır.
Bölge çin tarafından yasak bölge ilan edilmiş olduğundan dolayı piramitler içerisinde bulunan mısır medeniyetinden çok ileri bir teknikle mumyalanmış olan cesetler ve Ön-Türkçe yazıtlar üzerinde araştırma yapılamamaktadır.Piramitlerin ebat, orijinal şekil ve büyüklükleri ,dikkat çekmemesi açısından Çin hükümeti tarafından maksatlı olarak tahrip ve kamufle edilmiştir.Piramitlerin üst tarafları kesilmiş ve üstleri toprakla doldurulup, kamuflaj amacıyla ağaçlandırılmıştır .
Tüm İnsanlık tarihini değiştirerek;
Bu piramitleri araştırmak üzere 1994 yılında şensi bölgesinde bir araştırma gezisi yapan alman bilim adamı hartwig hausdof kendi koleksiyonundan birkaç resmin halka açılmasına izin vermiştir. hausdorf’a göre piramitlerin yapım tarihi en az M.Ö. 2500’ler civarındadır.
Bölge çin tarafından yasak bölge ilan edilmiş olduğundan dolayı piramitler içerisinde bulunan mısır medeniyetinden çok ileri bir teknikle mumyalanmış olan cesetler ve Ön-Türkçe yazıtlar üzerinde araştırma yapılamamaktadır.Piramitlerin ebat, orijinal şekil ve büyüklükleri ,dikkat çekmemesi açısından Çin hükümeti tarafından maksatlı olarak tahrip ve kamufle edilmiştir.Piramitlerin üst tarafları kesilmiş ve üstleri toprakla doldurulup, kamuflaj amacıyla ağaçlandırılmıştır .
Tüm İnsanlık tarihini değiştirerek;
Belkide Dünya medeniyetinin asıl yaratıcısının türkler olduğu sonucunu doğuracak bu olağanüstü keşif batılı bilim adamları(!) tarafından ısrarla görmezlikten gelinmekte ve insanlığın bilgisinden daha uzun süre saklanması mümkün olmayan bu piramitleri başka bir uygarlığa mal etmeyi amaçlayan maksatlı çalışmalar yapılmaktadır.
Gıdaları Sağlıklı Saklama Konusunda Pek Bilinmeyen Gerçekler
Gıdaları Sağlıklı Saklama Konusunda Pek Bilinmeyen Gerçekler
Gıda zehirlenmeleri ve sindirim sistemi bozuklukları gibi hastalıklar başta olmak üzere, bozulan gıdalarda oluşan bakterilerin bağışıklık sistemini zayıflatması nedeniyle birçok farklı hastalığa da yakalanmak maalesef mümkün. Çoğu kez neden olduğunu anlamadığımız veya sebebini önemsediğimiz birçok rahatsızlığın sebebi gıdalarda oluşan bakteriler olabilir.
Bir ürünü satın almadan önce
Mutlaka son kullanma tarihine dikkat edin. Son kullanma tarihi henüz geçmemiş olsa da, ürünü son kullanma tarihine kadar tüketebileceğinizden emin olun. Ayrıca üretim adresinin olup olmadığını mutlaka kontrol edin. Aynı şekilde üretim ruhsatı veya üretici bilgileri de dikkat etmeniz gereken bilgiler arasında. Ambalajı bozulmuş ürünleri kesinlikle satın almayın.
Bir ürünü saklarken
- Buzdolabının ideal sıcaklığı 4 derecedir. Ancak yaz aylarında dereceyi bir iki derece daha düşürebilirsiniz. Buzdolabınızın daha etkili çalışabilmesi için ürünler arasında boşluk bırakmaya dikkat edin. Çok dolu olan bir buzdolabında yeterli hava akımı sağlanamadığı için buzdolabınız etkili bir soğutma sağlayamaz.
- Ayrıca, buzdolabında sakladığınız tüm ürünlerin mutlaka ağzının kapalı olmasına dikkat edin. Sebze meyveleri de yıkanmış ve kurulanmış olarak, kesekağıdı içinde muhafaza edin.
- Bakteri üretebilecek çiğ ürünleri buzdolabınızın alt raflarında saklayın.
- Derin dondurucuda besinlerin aylarca dayanabileceğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Hiçbir gıda maddesini buzdolabınızda 6 aydan daha uzun süre saklamayın. Deniz ürünleri için önerilen maksimum süre 20 gün, kırmızı et için ise 2 aydır. Derin dondurucuda sakladığınız gıdaları da mutlaka kapalı poşetler veya kaplar içerisinde saklamaya özen gösterin ve sebzelerle etleri yan yana tutmayın.
Dondurulmuş ürünleri çözdürürken
- Dondurulmuş gıdalarla ilgili en çok hassasiyet göstermeniz gereken nokta, çözülen gıdaları kesinlikle tekrar dondurmamak. Eğer çözdürdüğünüz gıdayı kullanmayacaksanız tekrar derin dondurucuya koymak yerine pişirin ve pişmiş olarak tekrar derin dondurucuda saklayın.
- Etleri çözdürmek için erkenden derin dondurucudan çıkarıp mutfak tezgahında bekletmek birçok kişinin uyguladığı bir yöntem. Çok yüksek sıcaklık farkı, etlerde çok sayıda bakteri üremesine neden olur. Dondurulmuş etleri çözdürmenin en sağlıklı yöntemi, etleri derin dondurucudan çıkarıp buzdolabının en alt raflarına koymaktır.
- Derin dondurucudan çıktıktan sonra birkaç saat dışarıda kalmış ürünü ise kesinlikle tekrar dondurmayın.
Yemek hazırlarken
- Yemek hazırlarken ilk koşul mutlaka elleri iyice yıkamaktır. Elinizi suya ve sabuna değdirmeniz maalesef ellerinizdeki mikropları tamamen öldürmek için yeterli değildir. Yemek hazırlamaya başlamadan önce veya et, balık gibi bakteri barındırabilen bir gıdaya dokunduktan hemen sonra ellerinizin tamamen temiz olması için 20 saniye boyunca her yerini köpürterek yıkamalısınız.
- Pişirdiğiniz yemekleri buzdolabına koymadan önce mutfakta soğumaya bırakıyorsanız, büyük bir hata yapıyorsunuz demektir. Sıcak yemeklerinizi hızlı bir şekilde soğutmak için buzdolabınıza koyabilirsiniz. Sanılanın aksine, sıcak yemekleri buzdolabına koymak yemekleri veya buzdolabını bozmaz. Sadece buzdolabının daha fazla enerji harcamasına neden olur.
- Yemekleri soğutmak için tencerelerin kapaklarını açık bırakmak da yapılan diğer bir hatadır. Havadaki mikroorganizmaların yemeklerinizin içine girip burada üremelerini istemiyorsanız, yemeklerinizi pişirdikten sonra kapaklarını açmayın.
Mutfak tezgahınızı sürekli temiz ve kuru tutmaya özen gösterin. Etleri kesinlikte direkt olarak tezgahın üzerinde kesmeyin. Mutlaka et kesmek için ayrı bir kesme tahtanız olsun ve her kullanımdan sonra iyice yıkayın. Etler, sebzeler ve ekmekler için ayrı kesme tahtaları kullanın.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)













